24 Kasım 2010 Çarşamba

BABİL'DE ÖLÜM İSTANBUL'DA AŞK-İSKENDER PALA

Yayınevi/yıl:Kapı yayınları/2009/cep boy

Sayfa sayısı:456 sayfa





İskender Pala uzun zamandır keşfetmek istediğim yazarlardan biri. Fuzuli'nin Leyla ve Mecnun(L&M) hikayesi ve aşk ekseninde kurgulanmış bu kitabı zevkle okudum.

Kanun Koyucu'nun Bağdat'ı teslim aldığı günlerde Hilleli şair Fuzuli'ye İlimler Akademisi Kütüphanesi memuru tarafından bir hançer emanet edilir " Aşkı bilen biri için yedi gerçek sır vardır.Ona sahip olan dünyaya hakim olur " mesajı ile. Fuzuli kendisine emanet edilen bu sırrın şifrelerini L&M kitabının içine yerleştirir. Her yedi senede bir toplanan yedi kişilik Babil Cemiyeti üyeleri bu kitabın peşine düşerler. Sır çözüldüğü zaman uzaya ait bilgiler ve büyük hazinelere ulaşılacaktır.

Hikayeyi L&M kitabının ağzından dinleriz. 500 senelik bir zaman diliminde şairler, hazine avcıları, hatta sultan ve prenseslerin elinde dolaşan bu ünlü kitap bize hikayesinin dışında Divan Edebiyatı tarihinden Osmanlıların yaşam biçimleri, Avrupa şehirlerinin gelişim ve değişimlerine kadar birçok tarihi ayrıntıyı da anlatır.

Yazar hikayeyi tarihin akışı içerisine çok güzel yerleştirmiş.Tarihi detaylarla zenginleştirilen kitapta şiirler de var.

Okurken yazarın bilgi birikimine hayran olmamak elde değil. Diğer kitapları da kütüphanemde okunmayı bekliyor.Yazar ve kitapları hakkında daha fazla bilgi için buraya göz atabilirsiniz

12 Kasım 2010 Cuma

KİRPİNİN ZARAFETİ-MURIEL BARBERY

Yayınevi/yıl:Turkuvaz kitap/2010

Özgün adı:L'élegance du hérisson

Çeviri:Işık Ergüden

Sayfa sayısı:280 sayfa



Muriel Barbery'in buram buram felsefe kokan bu kitabını okumaktan zevk aldım.

Rénee elli dört yaşında Grenelle Sokağı'nda lüks bir apartmanın kapıcısı.Kendi anlatımıyla:
" Dul bir kadınım.Ufak tefek,çirkin,tombul biriyim.Ayaklarımda nasırlar var.Kendi kendimi rahatsız ettiğim bazı sabahlara bakarsak,bir mamut gibi soluk alıp veriyorum.Eğitim görmedim. Kendimi bildim bileli yoksul, ölçülü ve önemsiz biri oldum. "
Kendini eğitimsiz olarak tanımlayan Rénee kapıcı dairesindeki küçük sığınağında Tolstoy okuyan, Ozu filmleri izleyen kültüre ve sanata meraklı biridir ancak bu özelliklerini saklamaktadır.Bir kapıcı nasıl yaşaması gerekiyorsa o şekilde yaşıyormuş gibi yapmaktadır.

Paloma yetişkinlerin hayatından sıkılmış aşırı zeki ,potansiyel zengin bir çocuktur.Onüçüncü yaş gününde intihar etmeyi planlamaktadır.O da çok zeki olduğunu saklamaktadır.

İkisinin hayatı apartmana Kakuro Ozu isimli kibar bir beyefendinin taşınması ile hayatları değişir.Kakuro onların sakladıkları özelliklerini keşfeder ve Rénee 'yi şu şekilde tanımlar:
" ... Onda kirpinin zarafeti var:Dışardan dikenlerle zırhlı tam bir kale ama bence içinde kirpiler kadar doğrudan bir rafinelik var.Kirpiler haksız yere duyarsız, uyuşuk görülen, şiddetle yalnız ve korkunç bir şekilde zarif hayvanlar.... "
Üçü arasında güzel bir arkadaşlık başlar.Kitabın son bölümlerini biraz hüzünlenerek okudum.

Günlük hayata dair felsefik yorumlar, Japon kültürünün izleri(sanırım yazarın burada yaşamasından dolayı) ve güzel bir arkadaşlık var romanda.

Birçoğumuz Kavanozdaki Kırmızı Balıklarmıyız acaba? Okurken bunu çokca düşündüm.



"

18 Ekim 2010 Pazartesi

GÖRÜNMEYEN-PAUL AUSTER

Yayınevi/yıl:Can/2010
Orijinal adı:Invisible
Çeviri:Seçkin Selvi
Sayfa sayısı:237 sayfa















Dünya eleştirmenleri arasında yılın en iyi kitapları arasına alındı.Ayrıca yazarın en önemli romanı olarak da tanımlandı.
Ben de bir Austersever olarak uzun zamandır kitabı okumayı planlıyordum.
Kitap kırk yıllık bir zaman diliminde anlatılıyor.1967 baharında New York'ta başlıyor.Colombia Üniversitesi'nde öğrenci olan ve şair olmak isteyen Adam Walker aynı üniversitede profesör olan Rudolf Born ve sevgilisi Margot ile tanışır.Adam ve Margot arasında yaşanan ilişki sonrasında Margot gerçek vatanı Paris'e döner.Kitabın ilk bölümü Adam tarafından anlatılıyor.İkinci bölüm Adam'ın çocukluk arkadaşı Jim'e yazdığı mektuplarda devam ediyor .Bu mektuplarda hikaye Paris'e kayıyor.Adam yakalandığı ölümcül hastalık sonrasında ölüyor ve Jim ile karar verdikleri buluşma gerçekleşmiyor.Hikayenin son bölümleri Adam'ın son günlerinde yazıp,Jim'e verilmek üzere üvey kızına verdiği yazılarla anlatılıyor. Hikayeye dahil olan farklı karakterlerle anlatım daha da zenginleşiyor.Hikaye 2007 yılında Karayip Adalarında son buluyor.Son nokta Rudolf Born'un üvey kızı tarafından koyuluyor.
Erotizm dozu yüksek bir kitap olmuş özellikle ensest ilişkinin anlatıldığı bölümlerde.
Vietnam Savaşı'na yapılan göndermelerle siyasal öğeler de kitapta yerini almış.
Hikaye anlatıcıdan anlatıcıya geçer ve mekan değiştirirken zenginleşiyor.Bir anda olayların içine dalıp gidiyorsunuz.
Gerçekten zevkle okunacak bir roman.Paul Auster tarzını seviyorsanız kaçırmayın.

16 Ekim 2010 Cumartesi

SAHİLDE KAFKA-HARUKI MURAKAMI

Yayınevi/yıl:Doğan Kitap/2010
Orijinal adı:Umibe no Kafuka
Çeviri:Hüseyin Can Erkin
Sayfa sayısı:651 sayfa


















Yazarın ortak bir noktada ustalıkla birleştirdiği iki kişinin öyküsü.
Kendisine Kafka Tamura adını veren onbeş yaşında bir çocuk ve altmış yaşlarına gelmiş Nakata'nın hikayesi.Tek sayılı bölümlerde Kafka'nın öyküsü.çift sayılı bölümlerde Nakata'nın öyküsü.
Kafka Tamura onbeş yaşına geldiğinde evden kaçmayı planlamıştır.Bu kaçış bir anlamda babasının kehanetinden kaçmaktır:Babanı öldürecek, annen ve ablanla yatacaksın.
Kafka'nın öyküsü onbeş yaşında evden kaçışıyla başlar.Nereye gideceğini bilmeden yola çıkar ve Takamatsu'ya gelir. Ancak birgün tişörtünde kan lekesiyle uyanmasıyla olaylar onu farklı bir dünyaya sürükler.
Nakata küçük yaşta geçirdiği esrarengiz bir olay sonrasında okumayı unutmuş,kedilerle konuşabilen bir ihtiyardır.Onun da yolu plansız bir şekilde Takamatsu'ya düşer.
Bu iki karakter hiç karşılaşmazlar ancak Kafka'nın babasının öldürülmesi onları ortak bir noktada birleştirir.
Kafka'nın kendi iç sesi Karga adlı delikanlı, sihirli taş,Johnnie Walker,Albay Sanders,gökten yağan balıklar büyülü bir dünyanın kapılarını açıyor.Bir sonraki satırda ne olacağını tahmin edemiyorsunuz.
Hiç bitmesini istemedim kitabın.Büyülü gerçekçiliğin güzel örneklerinden biri.
Bendeniz Aslı kitabı çok beğendim ve herkese okumasını tavsiye ediyorum.

9 Ekim 2010 Cumartesi

İSTANBUL HATIRASI-AHMET ÜMİT



Yayınevi/yıl:Everest Yayınları/2010
Sayfa Sayısı:560 sayfa













Sevgili hemşehrim Ahmet Ümit sevdiğim yazarlar arasında.Kitaplarını yazmadan önce çok fazla araştırma yapıyor ve bu kitaplarının sürükleyici olmasının yanında öğretici olmasını da sağlıyor.Bu kitabı yazarken İstanbul hakında birçok kitap okuyup,araştırma yaptığını tahmin ediyorum.İstanbul tarihi etrafında işlenen cinayetlerle İstanbul'un eski mekanlarını da tanıma fırsatı buluyorsunuz.

Ahmet Ümit kitapları okuyanlar hatırlar mı bilmem.Kitaplarından birinde sevgilisi Evgenia Yunanistan'a dönmüştü.Bu kitapta Evgenia ile tekrar karşılaşmak sürpriz oldu benim için.
İstanbul tarihi bir cinayetler zinciriyle çok güzel harmanlanmış.Zevkle ve merakla okuyorsunuz.
Titizlikle yazılmış keyifli bir kitap olmuş.2010 yılının en güzel kitapları arasına girer bence.



2 Ekim 2010 Cumartesi

YENİ KİTAPLARIM

Kitaplarımı internetten sipariş ediyorum.Zaman zaman tatsız olaylar yaşıyorum.Ama son iki seferdir kitaplarımı ilknokta'dan alıyorum ve çok memnunum.Lafı fazla uzatmayayım,Yeni kitaplarım geldi:
-Sahilde Kafka-Haruki Murakami
-Kirpinin Zarafeti-Muriel barbery
-İstanbul Hatırası-Ahmet Ümit
-Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer-Thomas Cathart&Daniel Klein
-Saray Gezisi-Necip Mahfuz(Üçlemenin ilk kitabı)
-Görünmeyen-Paul Auster
- Dövüş Klubü-Chuck Palahniuk
- Eleştirel Okuma-Emin Özdemir

SON OSMANLILAR-MURAT BARDAKÇI

Yayınevi/yıl:İnkılap/2008
Sayfa sayısı:307 sayfa

1924 yılında Türkiye dışına çıkartılan Osmanoğullarının hikayesi. Türkiye'den ayrıldıktan sonra nerelerde, nasıl yaşadılar?Yazar hanedanın hayatta kalan üyeleriyle yüz yüze görüşüp hazırlamış bu kitabı.Kitabın yanında iki adet CD'den oluşan belgesel de veriliyor. Ayrıca kitabın sonunda hanedan üyelerinin fotoğraflarından oluşan zengin bir albüm de var. Okurken şunu düşündüm:Asalet gerçekten başka, para ile satın alınabilecek birşey değil.

LEYLAK ZAMANI-MAEVE BINCHY

Yayınevi/yıl:Doğan Kitap/2008
Orijinal adı:The Lilac Bus
Çeviri: Bilge Erkut
Sayfa sayısı:173 sayfa

Leylak renkli bir minibüs her Cuma yedi yolcusunu Dublin'den taşra kasabası Rathdoon'a götürür.Yakınları bu kasabada yaşayan yolculardan herbirinin bir hikayesi ve sırrı vardır.Yazar bu hikayeleri ve sırları çok güzel anlatmış ancak anlatılanları ortak bir noktada birleştirmemiş.Birbirinden ayrı yedi hikaye anlatılmış.Bu açıdan kitabı bir roman olarak değerlendirmek yanlış bence.Yazarın okuduğum ilk kitabı ancak beğendiğimi söyleyemeyeceğim.Kahramanların tek ortak noktaları aynı kasabada yaşayıp,aynı minibüse binmeleri.Beni çok etkilemedi.

HEP O ŞARKI-YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU

Yayınevi/yıl:İletişim/2008
Sayfa sayısı:190
Yakup Kadri'den bir aşk hikayesi.Münire ile Cemil'in öyküsü.Yan yana konaklarda yaşayan iki gencin aşk hikayesi.Ailesinin isteğiyle başka biriyle evlenen Münire,Cemil ile yıllar sonra tekrar karşılaşır.Ancak Cemil'in sürgünü bu aşkı tekrar engeller.Sıradan bir aşk hikayesi gibi görünen hikayede dönemin konak yaşamı,kadın-erkek ilişkileri detaylı bir şekilde anlatılmış.
Eski Türk Edebiyatı'nda tekrar tekrar bıkmadan okunacak kitaplar var.Arada gözden kaçırıp okuyamadıklarımı da şimdi okuma fırsatı buluyorum.

18 Eylül 2010 Cumartesi

ÇİVİSİ ÇIKMIŞ DÜNYA-AMIN MAALOUF

Yayınevi/yıl:Yapı Kredi Yayınları/2009
Orjinal adı:Le dereglement du monde
Çeviri:Orçun Türkay
Sayfa sayısı:215

Lübnan asıllı Fransız yazar kitabına "pusulasız bir halde girdik yeni yüzyıla" diye başlıyor.Medeniyetlerimizin çökmekte olduğunu ve bu durumda hem doğunun hem de batının parmağı olduğunu söylüyor.Bu bağlasmda doğu ve batıya çok sert eleştiriler getirmiş.Kitapta övdüğü tek lider ise Atatürk:
Birinci Dünya Savaşı'nın ertesinde, bugünkü Türkiye toprakları çeşitli itilaf orduları arasında paylaşılırken ve Versailles'da ya da Sevres'de toplanan Batılı güçler duygusuz biçimde insanlara ve topraklara sahip olurken,Osmanlı ordusunun bu subayı galiplere hayır deme cesaretini göstermiştir.Birçokları karşılaştıkları haksızlıklardan yakınırken ,Mustafa Kemal Paşa silaha sarılmış,ülkesini işgal eden yabancı birlikleri kovmuş ve diğer güçleri tasarılarını gözden geçirmek zorunda bırakmıştır.
Bu ender rastlanan tutum-söylemek istediğim,hem yenilmez olarak ün salmış düşmanlarına direnme gözüpekliğini sergilemesi, hem de bu savaşımdan galip çıkması-onun meşruiyet kazanmasına yol açmıştır...(sf 80-81)
Bu satırlar beni çok gururlandırdı.Neredeyse tüm ülkelerin liderlerini acımasız bir şekilde eleştiren yazarın olumlu bahsettiği tek lider Atatürk.
Dünyanın durumu gerçekten kötü,medeniyetler çöküyor,hoşgörü seviyemiz azaliyor.Küresel ısınma, doğal felaketler dünyanın başına bela.Yazar tüm bu acı gerçekleri cesur bir şekilde anlatmış kitabında.

KOKU-PATRICK SÜSKIND

Yayınevi/yıl:Can/2008
Orjinal adı: Das Parfüm,Die geschichte eines mörders
Çeviri:Tevfik Turan
Sayfa sayısı:249



Roman 18.yüzyılda Fransa'da geçer.Jean-Baptiste Grenoille bir balıkçı tezgahının yanında dünyaya gelir.Koku alma duyusu çok kuvvetlidir.İnsanları ve eşyaları kokularıyla ayırt etmektedir.Önce derilerin tabaklandığı bir işte çalışmaya başlar.Daha sonra, iflasın eşiğindeki bir parfüm ustasıyla karşılaşır ve bu işin inceliklerini öğretmesi için onu ikna eder.Hayatının işidir bu.Yarattığı parfüm gerçekten çok başarılı olur ancak parfüm ustası onu Paris'i terk etmesi için ikna eder.Böylece yollara düşer.İnsanlardan uzak yollardan seyahat eder ve bir süre ıssız bir mağarada kokularla başbaşa yaşar.Kendi kokusunun olmadığını farketmesiyle yıkılır.Tekrar yollara düşer ve bir soylunun himayesine girer.Kokulara olan duyarlılığı onu bir seri katil yapar.Genç ve bakire kızların kokularına sahip olabilmek için bir dizi cinayet işler.Sonunda yakalanır ancak kendisi için yaptığı insan kokulu bir pargüm sayesinde kurtulur.bu kurtuluş ona daha kötü bir son hazırlamaktadır.Okuyun ve görün diyorum.
Yazarın yaratıcılığına hayran oldum.Sıradışı bir roman.

FLORANSA BÜYÜCÜSÜ-SALMAN RUSHDIE

Yayınevi/yıl:Can/2009
Çeviri:Begüm Kovulmaz
Orjinal adı:The enchantress of Florence
Sayfa sayısı:381 Yazarın "Bu kitabı yazmak için yıllarca okuyup araştırma yapmam gerekti" dediği roman.Babür Sarayı'nda başlıyor.Sarışın çok güzel ve çekici bir adam Ekber Şahı ziyaret eder ve onunla akraba olduğunu iddia ederek hikayesini anlatmaya başlar.Osmanlılardan Rönesans Floransasına kadar uzanan, büyüler,tılsımlarla dolu bir hikayedir bu.Hikayenin baş kahramanı Floransa Büyücüsü ,cinsellik ve erotizmin odağındadır ve herkesi tılsımlı bir şekilde etkisi altına almaktadır.
Büyülü gerçekçiliğin güzel örneklerinden biri olmuş kitap.Bir solukta okunmuyor.Yavaş yavaş zevkini alarak okumak lazım.Açıkcası okuması zor ama zevkli bir kitap

17 Eylül 2010 Cuma

KALP AGRISI-HALIDE EDIP ADIVAR

Yayınevi/yıl:Can/2010

Sayfa sayısı:265

Umutsuz bir aşkın hikayesi.Zeyno, en yakın arkadaşı Azize'nin sevdiği Hasan'a aşık olur.Hasan da onu sevmektedir.Bu arada Zeyno da Saffet adlı bir doktorla nişanlıdır.Zeyno ve Hasan arasında başlayan yasak aşkı Azize ve çevredeki herkes farketmiştir.
Azize intihar teşebbüsünde bulunur,sonrasında amansız bir hastalığa yakalanır.Zeyno aşkını kalbine gömer ve Hasan ile Azize'yi kendi elleriyle evlendirir.Genç çift tedavi için yurtdışına giderler.Hasan orada Zeyno'ya benzettiği yabancı bir kadınla arkadaşlık eder.
Zeyno kısa saçları,asi karakteriyle modern Türk kadınını simgeler romanda.Azize ise süslü,sırtını kocasına dayayan bir salon kadınıdır.Burada Hasan'ın aradığı dış güzellikten ziyade kendisiyle boy ölçüşebilecek,ortak zevklerini paylaşabileceği bir kadındır.
Roman Zeyno'nun babasına hkayesini anlatmasıyla başlıyor.Hikaye,Zeyno'nun günceleri ve Azize'nin yurtdışından Zeyno'ya gönderdiği mektuplarla devam ediyor.
Gerçekten ismine yakışır şekilde kalbiniz ağrıyarak okuyacağınız bir roman

16 Eylül 2010 Perşembe

VURUN KAHPEYE-HALIDE EDIP ADIVAR

Yayınevi/yıl:Can/2009
Sayfa Sayısı:187 Kurtuluş Savaşı yıllarında bir kasabaya öğretmen olarak atanan idealist Aliye öğretmenin hikayesi.
"Toprağınız toprağım,eviniz evim;burası için, bu diyarın çocukları için bir ana, bir ışık olacağım ve hiçbir şeyden korkmayacağım;vallahi ve billahi."
Aliye kasabada yaşlı bir çiftin yanında kalır.Onu ölen kızlarının yerine koyarlar.Kasaba eşrafından Uzun Ömer Efendi Aliye'ye göz koyar ancak Aliye onu reddeder. Aliye'nin modern görünümü ve fikirleri kasabada onun hakkında dedikoduların çıkmasına sebep olur.Aliye Kurtuluş Savaşı askerlerinden Tosun Bey ile nişanlanır ancak hakkında çıkan dedikodular sonunda onun bir kahpe olarak taşlanmasına kadar uzanır.Yunanlıların kasabayı işgal etmesi ile nişanlısı da ona yardım edemez.
O dönemin şartlarını ve kadınlara bakış açısını anlatan bu kitap günümüzde de hala geçerliliğini korumakta.

BRIDA- PAULO COELHO

Yayınevi/yıl:Can/2010
Çeviri:Seçkin Selvi
Sayfa Sayısı:214
Büyü sanatını öğrenmek isteyen Brida'nın bilge bir erkek ve bir kadının yardımıyla içsel yolculuğa çıkması.Bu yolculuk sonunda ruh eşini bulur.Ancak...
Aşk,tutku,gizem, bilgiyi arama çabası temaları etrafında anlatılan hikayeyi okurken kendi içinize dönmenize ve sorular sormanıza da sebep oluyor.Etkileyici ve sürükleyici bir kitap.

ISAAC ASIMOV-VAKIF KURULURKEN



Yayınevi/yıl:İthaki/2004


Çeviri:Ali Kaftan-Sönmez Güven


Orijinal adı:Prelude to Foundation

Sayfa sayısı:651










Yerleşilmiş on milyonlarca gezegeni kapsayan Galaktik İmparatorluk çökmektedir.Matematikçi Hari Seldon yeni bir kuram sunumuyla dikkat çeker.Bu kuramın Galaktik İmparatorluğun geleceğinde önemli bir rol oynayacağı düşünülmektedir.Bu yüzden İmparator ve onun düşmanları ile Hari Seldon arasında bir kovalamaca başlar.Bu kaçış esnasında birçok maceralar yaşar ve değişik dünyalar görür Hari.Kitabın sonu ise gerçekten vurucu.

9 Eylül 2010 Perşembe

MEYHANE-EMILE ZOLA


YAYINEVİ:İskele Yayıncılık, 2007
Çeviri:Elanur Bahar



Kitap,yayınlandığı yıllarda Fransa'da büyük bir tartışma başlatır.Fransız yazarları ve edebiyat dünyasını ikiye böler.Ama tüm olumsuz eleştirilere rağmen halk kitabı sahiplenir ve bir yıl içinde tam otuz sekiz baskı yapar.
Emile Zola eleştirilere şu şekilde karşılık verir:Gerçekleri yazdım; romanın kahramanları kötü insanlar değil,sadece eğitimsiz ve yaşadıkları ortamın yıprattığı insanlardı.
Jervez'in yokluk ve acılarla dolu yaşamı yalın bir şekilde anlatılıyor. Birlikte olduğu erkeklerle bir türlü mutluluğu yakalayamayan ve yaşam mücadelesi veren Jervez'in hayatını okurken kimi yerlerde boğazınız düğümleniyor,gözleriniz yaşlanıyor.
Klasikleri okumanın tadı bambaşka benim için.Meyhane de onlardan biri.

6 Ağustos 2010 Cuma

FİLİN YOLCULUĞU-JOSE SARAMAGO

Yayınevi:Turkuvaz
Basım yılı:2009
Orijinal adı:A viagem do Elefante
Çeviri:Pınar Savaş
Usta yazar Jose Saramago'nun ölmeden önce yazdığı son roman.Romanın büyük bölümünü hastanedeki yatağında yazmış.En büyük korkusu bu kitabı tamamlayamamak olmuş.
Yazar kitapta noktalama işareti olarak sadece nokta ve virgül kullanmış.Okuyucuyla konuşur gibi yazmış romanı.
Portekiz Kralı Juan filini Avusturya arşidükü Maximilian'a hediye etmeye karar verir.Süleyman adındaki fil,Hintli bakıcısı ve askerkerden oluşan bir kafileyle Viyana'ya doğru yola çıkar.Yolculuk esnasında herşey file göre ayarlanır.
Saramago'nun alıştığımız tarzından biraz farklı ve eğlenceli bir kitap olmuş.Filin bakıcısı Subhro da felsefik bir karakter olarak etkileyci.
Saramagoseverler bu kitabı mutlaka okumalı.

18 Temmuz 2010 Pazar

BARAKA-WILLIAM P. YOUNG

YAYINEVİ:PROFİL YAYINCILIK
BASIM YILI: MAYIS 2009
ORİJİNAL ADI:THE SHACK
ÇEVİREN:HASAN KAYA
SAYFA SAYISI:280

Çok satan kitapları almayı pek tercih etmiyorum,ancak bu kitap ilgimi çekmişti.Yaklaşık bir seneye yakın bir süredir kütüphanemde okunmayı bekliyordu.

Hepimiz hayatta iyi ve kötü şeyler yaşıyoruz.Kötü şeyler yaşadığımızda Tanrı'yı hatırlıyor ve neden böyle oldu diye soruyoruz.Her nedense mutlu zamanlarımızda aklımıza gelmiyor Tanrı.
Kitapta bir babanın kızını kaybetmesiyle uğradığı dönüşüm anlatılıyor.Hepimizin kafasındaki sorular cevaplanıyor.Yazar Tanrı'ya farklı bir bakış açısından bakmış.Okurken umut,sevgi ve güzellikleri içinizde hissediyorsunuz.
Birçok insan bu kitabı sevmeyebilir ancak benim gibi inançlı biriyseniz, mutlaka alıp,okumanızı tavsiye ederim.

29 Haziran 2010 Salı

AY HIRSIZI-SUNAY AKIN


YAYINEVİ:Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
YAYIN YILI:Mart 2010
SAYFA SAYISI:235 sayfa
İnsanın Ay'a ilk ayak basışı çevresinde hikayeler anlatmış yazar.Kimler yokki bu kitapta Cervantes'ten Piri Reis'e tarihimizde arka planda kalmış birçok ayrıntı ve kişiler birbiriyle bağlantılı olarak anlatılmış.Yazarın bilgi birikimine hayran olmamak elde değil.Kitap sohbet havasında yazılmışve bir çırpıda okunuyor.

27 Haziran 2010 Pazar

SADAKAT-İNCİ ARAL

BASIM YILI:ŞUBAT2010
YAYINEVİ:TURKUVAZ KİTAPÇILIK
SAYFA SAYISI:277 SAYFA

İnci Aral'ın hemen hemen bütün kitaplarını severek okudum.Son kitabında bugünlerde popüler olan sadakat konusunu işlemiş.

Azra'nın Ferhat'a olan saplantılı aşkı anlatılıyor kitapta.

Azra kitabın başında yanlış olduğunu bilse de Ferhat'la birlikte olmak istediğini şu düşüncelerle anlatıyor:
" Onun peşinden gitmeye ve gerekirse acı çekmeye hazır hissettim kendimi.Aldanıp yanılacak olsam da o tatlı,haz veren acıya,parıltılı karanlığa doğru atılmak,hızla uçmak istiyordum."
Saplantılı bir ilişkinin başlangıç sinyalleri bu düşüncelerde saklı bence.
Ferhat ise Azra'nın kendisini bu kadar sahiplenmesinden sıkılır ve hep özgür olmak istediğini söyler.
Kitap,Azra'nın dilinden kaleme alınmış.Ferhat neler hissetti?neler yaşadı?Merak etmemek mümkün değil.
Azra,Ferhat'ın ufak aldatmalarına göz yumar.Nasılsa sonunda geri dönmektedir.Ancak Ferhat'ın Azra'nın kızkardeşiyle ilişkiye girmesi son nokta olur ve herşey biter.Azra buna rağmen hala bekler Ferhat'ın dönüp ayaklarına kapanmasını.Beklenen dönüş olur ama kitap korkunç bir sonla biter.
Günümüz kadın-erkek ilişkileri üstüne yazılmış güzel bir roman.
İnci Aral,başarılı ve bol ödüllü bir yazar.Bu romanın da hakkını vermiş.

23 Haziran 2010 Çarşamba

NEREDEYDİM????

Bu sene hastalıklar peşimi bırakmadı.Yaklaşık bir ay önce ciddi bir ameliyat geçirdim.Ayrıntılarla kimseyi sıkmak istemiyorum,ben bile unutmak istiyorum hastane günlerini.Tabi bu arada kitaplar,blog... elimden kayıp gitti.Şimdi daha iyiyim.Okuyup yazamadığım ve yeni okuduğum birkaç kitap var.En kısa zamanda bunları sizinle paylaşacağım.
Hepinize sağlıklı ve neşeli günler.

29 Mart 2010 Pazartesi

İSHAK-ONAT KUTLAR





YAPI KREDİ YAYINLARI
Özel baskı,Eylül 2009
118 sayfa
YKY yayımlanışının 50. yılı dolayısıyla İshak'ın özel bir baskısını yapmış.Bu baskı bir kereliğine yapılmış ve 3000 nüsha numaralanmış.Bendeki 1601 nolu nüsha.
Onat Kutlar hem hemşehrim olması sebebiyle hem de fikirleri açısından çok sevdiğim bir yazar.Maalesef aramızdan çok erken ve tatsız bir şekilde ayrıldı.Rahmetle anıyorum.
İshak dokuz kısa öyküden oluşan bir öykü kitabı.Öyküler taşrada geçiyor.Taşranın doğal kent kültürüne bulaşmamış insanları anlatılıyor.Dil konusunda yorum yapmama gerek yok.1960 yılında aldığı TDK Öykü Ödülü herşeyi açıklıyor.İnce detaylar,kimi zaman hüzünlü gülümseler var öykülerde.Gerçekten çok özgün öyküler.Hiç bitmesini istemezken hemen bitiveriyor kitap.
ONAT KUTLAR kitabını şöyle anlatmış,çok hoşuma gitti benim:
'İshak'ı yirmi yaşlarındayken yazdım. Büyük kente gelmiş bir taşralıyım o sırada. Gürültülü ve soğukta yazdığım o öyküler hep çocukluğumun kentiyle ilgili: Antep. İshak, bir Anadolu kentindeki gerçeklerin ne yorumudur, ne sorunlarının çözümü. Küçük alçakgönüllü kesitlerdir bu öyküler. O kenti tanımaya çalıştım yıllar önce. Mevsimlerine, yapı taşlarının çeşitlerine, toprağın kokusuna ve tüm sokaklarına, insanlarına, çocuklarına, dikkat ettim: Avcının iyisi uçanı vurur. İyi öykücü, akıp giden zamanın ritmini, onu durdurmadan kalemine uydurandır. Bir süre birlikte döner o çarkla. Ve bir ölü noktayı geçince bırakır. Öyle gördük ustalarımızdan.'


















28 Mart 2010 Pazar

AYLAK ADAM-YUSUF ATILGAN


YAPI KREDİ YAYINLARI
1.baskı,Ekim 2009
157 sayfa
Yayımlanışının ellinci yılında YKY Aylak Adam için özel bir baskı yapmış.Sıradışı bir kişilik olan C.'nin hayatının anlatıldığı roman dört bölümden oluşuyor:KIŞ-İLKYAZ-YAZ-GÜZ
Her bölümde C.'nin hayatından farklı bir kesit anlatılıyor.Kendi deyimiyle zengin değil paralı bir adamdır kahramanımız.Sıradışı fikirleri vardır.Ne iş yapıldığı sorulduğunda "Aylakım "diye karşılık verir. Gerçek sevgiyi aramaktadır.bu arayış içerisinde geçirir vaktini.KIŞ bölümünde ayrı olduğu sevgilisi Ayşe ve arayışları anlatılıyor.İLKYAZ bölümünde ise sokakta tanıdığı Güler ile ilişkileri anlatılıyor.YAZ bölümünde eski sevgilisi Ayşe ile tekrar karşılaşıp yaşadıkları anlatılıyor.
Kahramanımız bu arayış içerisinde sürekli benzemek istemediği babasını hatırlıyor ve onun etkisinden kurtulamıyor.Bu yönüyle psikolojik bir romanın izlerini taşıyor.
Romanda evlilikle ilgili yazılan düşünceler yazıldığı muhafazakar dönem(1950'ler) dikkate alınırsa yazarın cesaretini ortaya koyuyor.Mesela:
Güler:Dünyadan çok şey beklemiyorum.Üç oda bir mutfak,sevdiğim adam,biri kız,biri oğlan iki çocuk...
deyince
C.:Adam bıkıp kaçsın,çocuklar kuşpalazına tutulsunlar diye mi? der.
O kadar aylak ve işsizdirki oturduğu kahvlerde etrafındaki insanların yaşamları hakkında tahminlerde bulunarak oyalanır.Eeee.aylaklık zor iş ne de olsa.
Son bölüm GÜZ bölümünde hayatının aşkını bulduğunu zannedip,bir kadının peşine takılır ve bir kazanın ortasında buluverir kendini.Kitapların sonu söylenmez ama kitap böylece bitiveriyor.
Türk Edebiyatı'nın sıradışı kitaplarından biri.Yusuf Atılgan cesur bir yazar.O dönemde çok fazla olumsuz eleştiri aldığını da tahmin edebiliyorum.
BİR DİLİM LEZZET
...Birlikte yaşama zorunluluğuna inanmışlar.İşte benim onlardan ayrıldığım buna inanmamam.Sıkıntımın da,sevincimin de kaynağı bu.Gücün dayanmaktansa yalnızlığıma kaçarım. Bana tek insan yeter. Sevişen iki kişinin kurduğu toplum. Toplumsal yaratıklar olduğumuza göre, insan toplumlarının en iyisi bu daracık, sorunsuz, iki kişilik toplumlar değil mi?...

25 Mart 2010 Perşembe

TOPLU İĞNELER-OĞUZ DİNÇ

ÇİTLEMBİK YAYINLARI
ŞUBAT 2010
103 SAYFA
Genç bir yazardan keyifli bir öykü kitabı.Hayatımızın içinden hergün karşılaştığımız olaylar ve kişilerin öyküsü.Saf,temiz,duru bir Türkçe ile yazılmış.Özellikle ilk ve son öykü yaşarken ıskaladığımız olayların altını çiziyor ve bir yumruk gibi iniveriyor gerçekler suratınıza.
Ben bir gecede okuyup bitirdim.Kısa ve keyifli bir okuma oldu.

BİR KIŞ GECESİ EĞER BİR YOLCU-ITALO CALVINO

YAPI KREDİ YAYINLARI
Orijinal Adı:Se una notte d'inverno un viaggiatore
Çeviri:Eren Yücesan Cendey
Temmuz 2009,3.baskı
249 sayfa


"Italo Calvino'nun Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu adlı yeni romanını okumaya başlamak üzeresin.Rahatla.Toparlan.Zihnindeki bütün düşünceleri kov gitsin.Seni çevreleyen dünya bırak belirsizlik içinde yok oluversin." cümlesiyle balşayan kitap ilk andan itibaren sizi içine alıveriyor.Tamamlanmamış on öyküyü okurken bir o yana bir bu yana savruluyor düşünceleriniz.Yazarının deyimiyle okurluk ve yazarlık üzerine bir kitap.Mükemmel bir kurgusu var ve değişik bir tarzda yazılmış.Klasik başlangıç,gelişme ve son bölümleri olmayan roman zevkle okunuyor.
Uzun zamandır bir Italo Calvino kitabı okumayı istiyordum.Sanırım doğru bir başlangıç oldu.

21 Mart 2010 Pazar

SİNEKLERİN TANRISI-WILLIAM GOLDING

TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI
2009,16.Baskı
Çeviri:Mina Urgan
Orijinal Adı:Lord of the Flies


Yaşları altı ile on iki yaş arasında bir grup genç bir uçak kazası sonucunda ıssız bir adaya düşerler.Ralph iyi huylu,akıllı ve iyi bir çocuktur.Jack ise saldırgan ve diktatör yapılıdır.Jack,bir şefe ihtiyaçlarının olduğunu ve kendisinin şef olmasını teklif eder ancak çocuklar oy birliği ile Ralph'i şef olarak seçerler.Jack bir Katolik korosunun başıdır ve korodaki üyelerin avcı olmasını ve avlanmasını teklif eder.Ralph'ın aklındaki tek mesele ise bir ateş yakmak ve bu ateşin sürekli yanmasını sağlamaktır.Böylece geçen gemiler onları görecek ve kurtulacaklardır.
Ralph, adada demokratik ve akıllı bir düzen kurmak için çabalarken,Jack sürekli şiddet ve hükümdarlık peşinde koşar.
İnsanın doğasında bulunan şiddet duygusunun her şekilde ortaya çıkacağının kaçınılmaz olduğunu anlatmak istemiş yazar.
Siyaset ve her türlü düşünce sisteminden uzak bir grup genç,bu ıssız adada ikiye bölünüyor ve bir kısmı belki de korkudan şiddeti tercih ediyor.Çocukların melekler kadar saf ve temiz olduğunu düşünürken o güzelim adayı bir cehenneme çevirdiklerini okuyunca insan doğasındaki şiddetin ne kadar güçlü olduğunu düşünüyorsunuz.
Issız bir adaya düşen bir grup çocuğun macerasından çok gerçek hayatın anlatımı olarak okunması gereken bir roman.

14 Mart 2010 Pazar

ÖLÜM BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ-José Saramago

Merkez Kitaplar,2007
Adı bilinmeyen bir ülkede Ölüm görevini yerine getirmeyi bırakır ve ertesi gün hiç kimse ölmez.Bu durum önce herkesin hoşuna gitse de sonraları bir kaos ortamı oluşur.Hastaneler ve düşkünlerevleri, dolup taşar,cenaze levazımatçıları iflas eder,sigorta şirketleri değişik yöntemlerle ayakta kalmaya çalışır.Ölüm sadece o ülkede öldürmemektedir ve ailelerden biri ölüm döşeğindeki babalarını sınır dışına çıkararak ölmesini sağlarlar.Sonuçta bu çözüm ve oluşan kaos ortamında bir maphia oluşur.Kilise ve etkilenen diğer kuruluşlar farklı çözüm yöntemleriyle çıkarlarını korumaya çalışırlar.
Ölümsüzlüğün çaresini arayan insanoğlunun bu gerçekleştiğinde nasıl bir kaosa sürükleneceğini anlatan düşündürücü bir roman.Kitabın sonu da oldukça hoş.
Mutlaka okunması gereken bir kitap.

25 Şubat 2010 Perşembe

HANIMIN ÇİFTLİĞİ-ORHAN KEMAL

EVEREST YAYINLARI-2009 Roman toplam üç kitaptan oluşuyor:
Birinci Kitap-Vukuat Var(410 sayfa):Cemşir , gençliğinde hızlı bir yaşam sürmüş eski bir toprak ağasının oğludur.yedi tane hanımı ve sürüyle çocuğu vardır.En yakın arkadaşı ve akıl hocası Berber Reşit'le beraber eski paralı günlere kavuşmanın hayalini kurmaktadırlar.Cemşir çalışmaz,çocukları çalışır , onların parasıyla geçinir.Kızlarından Güllü çok alımlı ve güzel bir kızdır,fabrikada çalışmaktadır.Kemal adında bir sevdiği vardır.Kemal de fabrikada çalışır.Evlenmeyi planlamaktadırlar.
Birgün yörenin en büyük ve güçlü toprak sahiplerinden Muzaffer Bey'in yeğeni Zaloğlu Güllü'yü görür ve ona aşık olur.Onunla evlenmek ister.Bu yolla para kazanmayı amaçlayan Reşit,Cemşir ve Güllü'nün abisi Hamza yüklü bir başlık parası karşılığında evet cevabını verirler ancak Güllü asi ve inatçı bir kızdır.Gönlümün sevdiğine varırım diye ayak diretir. Hamza'nın Kemal'i öldürmesi sonucunda razı olur ve çiftliğe gider.
Birinci kitapta o dönemde Çukurova'daki sosyal yaşam ve kadınların durumu anlatılıyor. Güllü'nün isyankarlığında kadınların yavaş yavaş uyanışını görüyorsunuz.
İkinci Kitap-Hanımın Çiftliği(358 sayfa):Güllü Zaloğlu 'yla evlenmek üzere çiftliğe gelir ancak burada yine inat eder.Türlü olaylar sonucunda güzel kadınlara düşkün olan Muzaffer Bey 'i baştan çıkarır ve evlenirler.Bu evlilikten sonra Güllü ismini de değiştirerek Serap Hanım olur. Yeni ve lüks bir hayata başlamıştır.Yeni kıyafetler alınır,görgü kuralları öğrenilir.
Köylü Muzaffer Bey'i hiç sevmemektedir.Çünkü köylüye ait topraklara Parti'den de aldığı güçle el koymuştur.Özellilkle Habip adındaki bir köylü bu duruma çok kızmaktadır.Köylünün bütün umudu yeni Parti 'dedir.Muzaffer Bey 'in de yeni Parti 'ye geçmesiyle bu umudu sönen Habip önce Muzaffer Bey' i öldürür.Ancak sorun çözümlenmez mirasçıları eşi ve çocuğu vardır arkada.Bunun üzerine çiftliğin yakılmasına önayak olur ve kaçar.O bir kaçaktır artık.
İkinci kitapta Cumhuriyet sonrası zenginleşen sınıfın sürdürdüğü sonradan görme yaşam anlatılıyor.Ayrıca çok partili döneme geçilirken yaşanan sıkıntılara da yer veriliyor.
ÜÇÜNCÜ KİTAP-KAÇAK(226sayfa):Habip kaçak olarak bir köye gelir ve kocası yedi yıl önce gitmiş dul ve çocuklu bir kadın olan Hacer'in evine sığınır. Aralarında bir yakınlaşma olur ve şehre kaçıp birlikte yeni bir yaşam kurmaya karar verirler.
Bu son kitap diğer ikisinden bağımsız olarak okunabilecek küçük bir hikaye niteliğinde.
Kitapta günlük konuşma dili kullanmış yazar ve bu çok hoş,okurken keyif aldım.Ayrıca gerçek hayatı ve insanı çok güzel anlatmış.

Kitabı okurken, son günlerde çok popüler olan TV uyarlamasından da bir bölüm izledim ancak hayal kırıklığına uğradım.İzlediğim bölümde Kemal hala hayattaydı.Oysa Kemal kitabın başında Güllü'nün abisi tarafından vuruluyor.Ayrıca Güllü 'yü çiftlikten atmak için dalavereler çeviren bir abla kitapta yer almıyor.
Kitapta anlatılan Güllü iri yarı etine dolgun,gösterişli,tuttuğunu koparan,isyankar bir karakter ancak dizideki ufak tefek miyon bir bayan.
Orhan Kemal'in kemikleri sızlıyordur herhalde.Yaşayıp da bu diziyi izleseydi neler düşünürdü acaba?

3 Ocak 2010 Pazar

BİR DELİLER EVİNİN YALAN YANLIŞ ANLATILAN KISA TARİHİ

CAN YAYINLARI,
2009, 482 SAYFA







Ayfer Tunç'un okuduğum ilk kitabı.Ayrıca 2009 senesinin keyifle okuduğum romanlarından biri.Hayatları Karadeniz'de denize sırtını dönmüş bir Akıl Hastanesinde ucundan kıyısından birbirine değen yaklaşık 250 karakterin hayat hikayesi.gazetelerin üçüncü sayfalarında ya da gündelik hayat dedikodularında görebileceğimiz insanlar ve olaylar.
Yazar ironiyle karışık Türkiye'nin deliliklerini de anlatmak istemiş.
Yıllardır kafamı kurcalayan kim akıllı kim deli sorusunun sadece benim düşünmediğim bir mesele olduğunu okumak beni rahatlattı:Akıllı delinin karşıtı değildi....Zaten şu geçmişi boklu dünyada kim akıllı kim deli, hiç belli değildi.(sf 155)
Okudukça büyüyüp çoğalan hikayelerle kitap hemencecik sizi içine alıveriyor.
Akıl Hastanesi'nin neden sırtını döndüğü konusunun dışarıdaki akıllılar değil de içeride tedavi gören bir deli tarafından sorulması kitabın en hoşuma giden detaylarından biri oldu.Yazara hayran oldum ve böyle zor kitap yazmayı başardığı için kıskandım.
Kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum.