26 Nisan 2009 Pazar

ESİR ŞEHRİN İNSANLARI-KEMAL TAHİR


İTHAKİ,2005
463 SAYFA
Kemal Tahir'in Esir Şehir Üçlemesinin ilk kitabı.
İstanbul işgal altındadır.Kamil Bey bir paşa oğludur.Büyük bir mirasa konmuştur.Uzun yıllar yurt dışında kaldıktan sonra eşi ve kızıyla İstanbul'a döner. Yurt dışında elindeki paranın büyük bir kısmını bitirmiştir.İstanbul'daki mülklerinin çoğu da işgal sırasında yanmıştır.İstanbul'da oturacak evi dahi kalmamıştır.Eşinin halasının yanında yaşamaya başlarlar ancak Kamil Bey rahat değildir,çünkü hala ve kocası şehri işgal den İngilizlerle çok sıkı ilişkiler içerisindedir.Bunun üzerine Kamil Bey Bağlarbaşı'ndaki köşkü yaşanabilecek bir yer haline getirmek için kolları sıvar.Komşusu ve arkadaşı Fuat Mahir de ona yardım eder.İşgal herkesin hayatını değiştirmiştir.Fuat Mahir de bir Kadiri Dervişi olmuştur.Sonunda Kamil Bey,ailesiyle eve taşınır. Boş zamanlarında resim yapmakta ve kitap okumaktadır.Birgün Galatasaray Lisesi'nden arkadaşı Ahmet Bey gelerek Karadayı adlı gazetenin çıkarılması için Kamil Bey'den yardım ister.Gazetenin sahibi İhsan Bey Anadolu'daki direniş hareketine verdiği destek yüzünden hapistedir.Hamile olan eşi Nedime Hanım gazeteyi tek başına çıkarmaktadır ve yardıma ihtiyacı vardır.Kamil Bey, bu teklifi sevinerek kabul eder böylece bir işe yarayacaktır.Nedime Hanım sadece gazete çıkarmamakta Anadolu'daki direniş hareketine bilgi akışı da sağlayarak yardım etmektedir.Dolayısıyla gazeteye ajanlar, polisler... gibi çok çeşitli insanlar uğramaktadır.Kamil Bey, bu hareketin içinde yer aldığı ve Anadolu'ya destek verdiği için çok memmnundur ama bu duygularını eşiyle paylaşamamaktadır.Birgün Nedime Hanım'ın hastalığında Anadolu'ya ulaştırılması gereken bir paketi ulaştırma işini Kamil Bey üstüne alır ancak çok güvendikleri Niyazi Ağabey'in ihbarıyla yakalanır ve Nedime Hanım'ı kurtarmak için bütün suçu üstüne alır. Paşa oğlu olduğu için kendisine yurtdışında bir elçilik verileceği sözüne rağmen Nedime Hanım'a ihanet etmez ve yedi yıl mahkum olur Ve üçlemenin ilk kitabı burada biter
Kitapta Nedime Hanım karakteri gerçekten çok etkileyici.Birçok insanın saygısını kazanmış güçlü ve idealist bir kadın. Koşullar ne olursa olsun umudunu kaybetmiyor.
O dönemde yazılan bütün kitaplarda olduğu gibi Anadolu-İstanbul arasındaki uçurumlar burada da vurgulanmış.
KİTAPTAN:
Kamil Bey,ömründe Yakacık'tan öteye geçmemiş bir İstanbul çocuğuydu.Anadolu hakkında zaten hiçbir fikri yoktu.İstanbul'a gezgin satıcı,apartman kapıcısı,hamal,besleme sağlayan ;sınırları belirsiz bu memleket,elbet içinde yaşayanlardan başka türlü olamazdı.Öyleyse,kendi kendisine davranıp kalkmasını,isyan ederek silaha sarılmasını ummak boşunaydı.İstanbul-İmparatorluğun başı-kubblerden kamburlarını çıkararak böyle sinmişken,Anadolu ne yapabilir ki?Hele Antalya-Konya bölgeleri İtalyanların,Antep,Maraş,Adana Fransızların,Samsun tarafları İngilizlerin,Zonguldak Fransızların işgali altında olursa...Anadolu neresi?Yunanla dövüşenler kimler?Ankara ile Mustafa Kemal mi?
Kamil Bey,fazla düşünmeden milletin-yani İstanbul'un ümitsizliğine hak verdi.

12 Nisan 2009 Pazar

ZARİFE-DENİZ KAVUKÇUOĞLU

CAN YAYINLARI,2008
143 SAYFA

Köşe yazarı Bülent Serdar otostop yapan Zarife'yi arabısına alır.Zarife,İstanbul'un gecekondu semtlerinden birinde yaşayan bir duvar ustasının kızıdır, tezgahtarlık yapmaktadır.Yazar daha sonra onu televizyonda bir gece klubünde dans ederken görür ve Zarife'nin değişen yaşamı hakkında bir köşe yazısı yazar.Yazıda Zarife'nin bu yaşamı elde etmek için O... olduğundan bahsedilmektedir.Zarife bu yazı üzerine yazarı arar ve görüşmek istediğini söyler.Bu buluşmada Zarife yaşam hikayesini anlatır.Yıllar önce nişanlısını ve ailesini terk edip televizyonlarda gördüğü pırıltı yaşamın cazibesine kapılıp yaşam tarzını değiştirmiştir.Bunun bedelini de ödemiştir kendince.Ancak bu şekilde de mutlu olamamıştır.Zarife hayat hikayesini anlatırken kendisiyle hesaplaşıyor gibi.Yaşadığımız topluma ayna tutmuş yazar.Prıltılı,özgür yaşama imrenen ve bu yaşamı elde etikten sonra yine de mutsuz olan bir kadının hikayesi.Dil çok yalın.

ÇAMLICA'NIN ÜÇ GÜLÜ-HIFZI TOPUZ



REMZİ KİTABEVİ,2006

285 SAYFA

"Biz Çamlıca'nın üç gülüyüz

Aşk bahçesinin bülbülüyüz

Dillerde gezer söyleniriz

Gamsız yaşarız eğleniriz..."

Milli Mücadele Yılları.Eski Hariciye Nazırı Hulusi Bey'in üç kızı Perihan,Ümran,Neriman. Çamlıca'da güzel bir köşkte yaşıyorlar.Hulusi Bey İngilizlere sempati duyuyor ve vatanın kurtuluşunu onlarda görüyor,Kuvayi Milliyeden umudu yok.Üç kızkardeş ise evlerine ziyarete gelen Nedim Ağabey'lerinin de etkisiyle milli mücadeleyi destekliyorlar.

Yazar bu üç kızkardeşin aşkları ve yaşamlarını anlatırken Kurtuluş Savaşı'na İstanbul'dan bilgi,silah,cephane göndererek destek olan yeraltı örgütlerinin gizli kahramanlarını da yer vermiş.Böylece kitap kuru bir tarih anlatımından öteye geçiyor.Üç kızkardeş de yabancı subaylarla kurdukları yakınlığı kullanarak bu harekete destek veriyorlar.Kitapta özellikle Fransız subayların ve aydınların bu harekete destek vermeleri ilgimi çekti.Yazar kitabı çok titiz bir araştırma dönemi sonrasında yazmış ve gerçeklere sadık kalmaya çalışmış.Yine de kitabın sonunda bu üç kızkardeşin gerçekten yaşayıp yaşamadığına dair bir tereddüt bölümü var.

Kurtuluş Savaşı'nın geri planda kalmış gizli kahramanları, Türklerin pratik zekası ve cesareti,kadın-erkek bir bütün olmalarını gururla okudum bu kitapta.

KİTAPTAN:

Pierre Loti o yıllarda Türkiye için "ikinci vatanım" diyordu.

Claude Farrére de şöyle yazıyordu:"Neden mi Türklerin dostuyum?Çok basit,barışı seviyorum da ondan.Barışa ulaşmanın en iyi yolu diğer halkları tanıyıp sevmektir.Bu tanıdıklarımın içinde Türk halkından daha çok sevgi ve saygıyı hak edenini görmedim.Tanıdığım en dürüst,en doğru,en sadık,en sağlıklı,en cömert ve en iyiliksever halk Türk halkıdır.Fransız olmasaydımAnkara'daki dostum Kemal Paşa'nın yanında Yunanistan'a,İngiltere'ye ve aşağı yukarı bütün Avrupa'ya karşı ne büyük bir istekle dövüşürdüm."

4 Nisan 2009 Cumartesi

AŞK-ELİF ŞAFAK


DOĞAN KİTAP,2009
415 SAYFA
Aşkın kaç hali vardır?Dünyevi aşk,ilahi aşk...
Elif Şafağın bu romanında hikaye içinde hikaye var.Bir tarafta üç çocuk annesi,mükemmel bir hayata sahip olan Ella'nın Aziz'e duyduğu dünyevi aşk.
Diğer tarafta Mevlana'nın hayat hikayesindeki ilahi aşk.İki hikayeyi çok güzel birleştirmiş yazar.Mevlana'nın hayatından esinlenerek yazdığı hikaye tamamen kurgu.Bu anlamda çok başarılı.Tasavvuf konusu da çok güzel bir şekilde hikayelerin içine yerleştirilmiş.Kitapta Mevlana'nın arkadaşı Şems-i Tebrizi'nin kırk kuralı var.Kuralların hepsi çok güzel.Buraya hepsini yazmak mümkün değil.Birkaç tanesini paylaşacağım.Hepsini merak edenler bu güzel kitabı okusunlar.
Elinizden bırakamyacağınız sürükleyici,zevkle okunan bir kitap.Yazar tasavvuf konusunda epey bilgili,bunu okurken anlayabiliyorsunuz
KİTAPTAN:
Sekizinci Kural:Başına ne gelirse gelsin,karamsarlığa kapılma.Bütün kapılar kapansa bile,O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar.Sen şu anda göremesen de,dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var.Şükret!İstediğini elde edince şükretmek kolaydır.Sufi dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir.
Yirmi Altıncı Kural:Kainat yekvücut,tek varlıktır.Her şey ve herkes görünmez iplerle birbirine bağlıdır.Sakın kimsenin ahını alma;bir kimsenin hele hele senden zayıf olanın canını yakma.Unutma ki dünyanın öte ucunda tek bir insanın kederi, tüm insanlığı mutsuz edebilir.Ve bir başkasının saadeti, herkesin yüzünü güldürebilir.

BERCİ KRİSTİN ÇÖP MASALLARI-LATİFE TEKİN



EVEREST,2008

135 SAYFA

"Bir kış gecesinde,gündüzleri kocaman tenekelerin şehrin çöpünü getirip boşalttıkları bir tepenin üstüne,çöp yığınlarından az uzağa, fener ışığında,sekiz kondu kuruldu" diye başlayan kitapta Latife Tekin kendine has güzel üslubuyla bu konduda yaşayanların hayatlarını anlatmış.Destansı bir anlatım var.Latife Tekin'in kitapları toplumda var olan ancak çok gözönünde olup da dillendirilemeyen olaylar ve hayatları anlatıyor.Anlatış şekli o kadar güzelki duyguları arabeskleştirmeden ama direk ve net şekilde.Sanki bir şiir gibi.

Kitabın kahramanları çöp toplayıcılar,fabrika işçileri... Kitap birçok dile çevrilmiş ve çok beğenilmiş.

KİTAPTAN:

Çiçektepe Sanayi'nden savrulan dumanlar martıların kanat çırpıntılarıyla parçalandı.Ağır ağır dağılıp göğün alacasına kavuştu.Çöp tepelerinin parıltısı kısıldı.Karton evlerde çalgı çalan romanikalar sustu.İşçilerin sendikalarının kapatıldığına dair bir haber konduları rüzgar gibi fırlanırken Çiçektepe'nin üstünde sedef düğmeler açıldı.Yıldızlar yandı.Dünyanın kondularla işlengili yüzü karardı,gece oldu.

SODOM VE GOMORE-YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU



İLETİŞİM,2008

300 SAYFA

Roman İstanbul'un işgal altında olduğu yıllarda geçiyor.Bütün şehir İngiliz,İtalyan ,Rus,Fransız ile dolu.Kurtuluş Savaşı daha yeni yeni başlıyor,Anadolu'da savaş son hızıyla sürüp giderken İstanbul İngilizlerin de etkisiyle bir sefahat aleminde yaşıyor.Leyla ve Necdet nişanlıdır ancak Leyla, o devirde moda olan Batı hayranlığının da etkisiyle bir İngiliz subayıyla vakit geçirmektedir.Her akşam partiler,yemekler,eğlenceler... düzenlenir.Alafrangalık özentisi had safhadadır.Necdet bütün bu olanlardan hoşlanmasa da hiç bir şey yapmaz ancak arkadaşı Cemil ondan daha cesur ve ümitlidir.Sonunda Kuvayi Milliyeciler zafer kazanıp,şehre girerler ama yaşananlar Necdet'i Leyla'dan tamamen uzaklaştırmıştır artık.

Yazarın kitaba Sodom ve Gomore adını vermesinin sebebi de İstanbul'u o dönemde yaşananlarla Tanrı'nın lanetlediği şehir Sodom ve Gomore'e benzetmesi.

Kitap hala güncelliğini koruyor bence.Fiziki olarak işgal altında yaşamıyoruz ancak hala şu alafrangalık özentisinden kurtulamadık millet olarak.Ne dersiniz?

KİTAPTAN:

Necdet ve Cemil konuşuyorlar:

-Hey, ya Rabbim!Şu zavallı İstanbul da az zaman içinde neler gördü!

Necdet gözleri dolu dolu:

-Evet bizi ilklerimize kadar çürüttüler! dedi.

Öbürü hemen kendini topladı:

-Yok canım;bunların hepsi geçer,unutulur.Ateş herşeyi temizler.Beni de kendin gibi ümitsizliğe düşürme...

Necdet şüpheli bir gülümsemeyle gülümsüyor:

-Bir kere bakirliğini kaybeden kıza ilk saflığı ne verebilir!diyordu.Dünyanın bütün kuvvetleri biraraya gelse,bir çamur yığınını bir altın kümesine çeviremez.

Ve Cemil Kami tekrar etti:

-Ateşin temizlemediği pislik yoktur.