
26 Nisan 2009 Pazar
ESİR ŞEHRİN İNSANLARI-KEMAL TAHİR

12 Nisan 2009 Pazar
ZARİFE-DENİZ KAVUKÇUOĞLU

143 SAYFA
Köşe yazarı Bülent Serdar otostop yapan Zarife'yi arabısına alır.Zarife,İstanbul'un gecekondu semtlerinden birinde yaşayan bir duvar ustasının kızıdır, tezgahtarlık yapmaktadır.Yazar daha sonra onu televizyonda bir gece klubünde dans ederken görür ve Zarife'nin değişen yaşamı hakkında bir köşe yazısı yazar.Yazıda Zarife'nin bu yaşamı elde etmek için O... olduğundan bahsedilmektedir.Zarife bu yazı üzerine yazarı arar ve görüşmek istediğini söyler.Bu buluşmada Zarife yaşam hikayesini anlatır.Yıllar önce nişanlısını ve ailesini terk edip televizyonlarda gördüğü pırıltı yaşamın cazibesine kapılıp yaşam tarzını değiştirmiştir.Bunun bedelini de ödemiştir kendince.Ancak bu şekilde de mutlu olamamıştır.Zarife hayat hikayesini anlatırken kendisiyle hesaplaşıyor gibi.Yaşadığımız topluma ayna tutmuş yazar.Prıltılı,özgür yaşama imrenen ve bu yaşamı elde etikten sonra yine de mutsuz olan bir kadının hikayesi.Dil çok yalın.
ÇAMLICA'NIN ÜÇ GÜLÜ-HIFZI TOPUZ

REMZİ KİTABEVİ,2006
285 SAYFA
"Biz Çamlıca'nın üç gülüyüz
Aşk bahçesinin bülbülüyüz
Dillerde gezer söyleniriz
Gamsız yaşarız eğleniriz..."
Milli Mücadele Yılları.Eski Hariciye Nazırı Hulusi Bey'in üç kızı Perihan,Ümran,Neriman. Çamlıca'da güzel bir köşkte yaşıyorlar.Hulusi Bey İngilizlere sempati duyuyor ve vatanın kurtuluşunu onlarda görüyor,Kuvayi Milliyeden umudu yok.Üç kızkardeş ise evlerine ziyarete gelen Nedim Ağabey'lerinin de etkisiyle milli mücadeleyi destekliyorlar.
Yazar bu üç kızkardeşin aşkları ve yaşamlarını anlatırken Kurtuluş Savaşı'na İstanbul'dan bilgi,silah,cephane göndererek destek olan yeraltı örgütlerinin gizli kahramanlarını da yer vermiş.Böylece kitap kuru bir tarih anlatımından öteye geçiyor.Üç kızkardeş de yabancı subaylarla kurdukları yakınlığı kullanarak bu harekete destek veriyorlar.Kitapta özellikle Fransız subayların ve aydınların bu harekete destek vermeleri ilgimi çekti.Yazar kitabı çok titiz bir araştırma dönemi sonrasında yazmış ve gerçeklere sadık kalmaya çalışmış.Yine de kitabın sonunda bu üç kızkardeşin gerçekten yaşayıp yaşamadığına dair bir tereddüt bölümü var.
Kurtuluş Savaşı'nın geri planda kalmış gizli kahramanları, Türklerin pratik zekası ve cesareti,kadın-erkek bir bütün olmalarını gururla okudum bu kitapta.
KİTAPTAN:
Pierre Loti o yıllarda Türkiye için "ikinci vatanım" diyordu.
Claude Farrére de şöyle yazıyordu:"Neden mi Türklerin dostuyum?Çok basit,barışı seviyorum da ondan.Barışa ulaşmanın en iyi yolu diğer halkları tanıyıp sevmektir.Bu tanıdıklarımın içinde Türk halkından daha çok sevgi ve saygıyı hak edenini görmedim.Tanıdığım en dürüst,en doğru,en sadık,en sağlıklı,en cömert ve en iyiliksever halk Türk halkıdır.Fransız olmasaydımAnkara'daki dostum Kemal Paşa'nın yanında Yunanistan'a,İngiltere'ye ve aşağı yukarı bütün Avrupa'ya karşı ne büyük bir istekle dövüşürdüm."
4 Nisan 2009 Cumartesi
AŞK-ELİF ŞAFAK

BERCİ KRİSTİN ÇÖP MASALLARI-LATİFE TEKİN

EVEREST,2008
135 SAYFA
"Bir kış gecesinde,gündüzleri kocaman tenekelerin şehrin çöpünü getirip boşalttıkları bir tepenin üstüne,çöp yığınlarından az uzağa, fener ışığında,sekiz kondu kuruldu" diye başlayan kitapta Latife Tekin kendine has güzel üslubuyla bu konduda yaşayanların hayatlarını anlatmış.Destansı bir anlatım var.Latife Tekin'in kitapları toplumda var olan ancak çok gözönünde olup da dillendirilemeyen olaylar ve hayatları anlatıyor.Anlatış şekli o kadar güzelki duyguları arabeskleştirmeden ama direk ve net şekilde.Sanki bir şiir gibi.
Kitabın kahramanları çöp toplayıcılar,fabrika işçileri... Kitap birçok dile çevrilmiş ve çok beğenilmiş.
KİTAPTAN:
Çiçektepe Sanayi'nden savrulan dumanlar martıların kanat çırpıntılarıyla parçalandı.Ağır ağır dağılıp göğün alacasına kavuştu.Çöp tepelerinin parıltısı kısıldı.Karton evlerde çalgı çalan romanikalar sustu.İşçilerin sendikalarının kapatıldığına dair bir haber konduları rüzgar gibi fırlanırken Çiçektepe'nin üstünde sedef düğmeler açıldı.Yıldızlar yandı.Dünyanın kondularla işlengili yüzü karardı,gece oldu.
SODOM VE GOMORE-YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU

İLETİŞİM,2008
300 SAYFA
Roman İstanbul'un işgal altında olduğu yıllarda geçiyor.Bütün şehir İngiliz,İtalyan ,Rus,Fransız ile dolu.Kurtuluş Savaşı daha yeni yeni başlıyor,Anadolu'da savaş son hızıyla sürüp giderken İstanbul İngilizlerin de etkisiyle bir sefahat aleminde yaşıyor.Leyla ve Necdet nişanlıdır ancak Leyla, o devirde moda olan Batı hayranlığının da etkisiyle bir İngiliz subayıyla vakit geçirmektedir.Her akşam partiler,yemekler,eğlenceler... düzenlenir.Alafrangalık özentisi had safhadadır.Necdet bütün bu olanlardan hoşlanmasa da hiç bir şey yapmaz ancak arkadaşı Cemil ondan daha cesur ve ümitlidir.Sonunda Kuvayi Milliyeciler zafer kazanıp,şehre girerler ama yaşananlar Necdet'i Leyla'dan tamamen uzaklaştırmıştır artık.
Yazarın kitaba Sodom ve Gomore adını vermesinin sebebi de İstanbul'u o dönemde yaşananlarla Tanrı'nın lanetlediği şehir Sodom ve Gomore'e benzetmesi.
Kitap hala güncelliğini koruyor bence.Fiziki olarak işgal altında yaşamıyoruz ancak hala şu alafrangalık özentisinden kurtulamadık millet olarak.Ne dersiniz?
KİTAPTAN:
Necdet ve Cemil konuşuyorlar:
-Hey, ya Rabbim!Şu zavallı İstanbul da az zaman içinde neler gördü!
Necdet gözleri dolu dolu:
-Evet bizi ilklerimize kadar çürüttüler! dedi.
Öbürü hemen kendini topladı:
-Yok canım;bunların hepsi geçer,unutulur.Ateş herşeyi temizler.Beni de kendin gibi ümitsizliğe düşürme...
Necdet şüpheli bir gülümsemeyle gülümsüyor:
-Bir kere bakirliğini kaybeden kıza ilk saflığı ne verebilir!diyordu.Dünyanın bütün kuvvetleri biraraya gelse,bir çamur yığınını bir altın kümesine çeviremez.
Ve Cemil Kami tekrar etti:
-Ateşin temizlemediği pislik yoktur.