26 Temmuz 2009 Pazar

MUCİZEVİ MANDARİN-ASLI ERDOĞAN

EVEREST
MAYIS,2009
142 SAYFA

Takip ettiğim bloglardaki tüm kitapseverlerin beğeniyle okuduğu bir yazar Aslı Erdoğan.Bu vesileyle ben de okumaya karar verdim onun kitaplarından birini.
İçinde birçok öykü bulunan bu kitap yazarın ilk öykü kitabı.Kitabın genelinde karamsarlık hakim.Yazar, hissettiklerini büyük bir içtenlikle yazmış.Bu da kitabı çok etkileyici yapmış.Her satır büyük titizlikle okunup anlaşıldığunda sonuç muhteşem ve etkileyici bir anlatım.Özellikle Mucizevi Mandarin beni en çok etkileyen öykülerden biri oldu.
Aslı Erdoğan okumaya devam.Sevdim yazarın tarzını.

KİTAPTAN:
Şu ya da bu olduğu,sana şundan ya da bundan söz açtığı için değil, seni sevdiği ve hep sana döndüğü, ona ne kadar kötü davranırsan davran, bir köpek gibi sürekli geri döndüğü için birini sevmek....

Bak güzelim,ne olursa olsun aldırma ona.Bir erkek karşına kurulmuş, sanki sen onun kaburga kemiği bile etmezmişsin gibi bir tavırla, senin hakkında, geçmişin, geleceğin, ne olduğun, ne olamayacağın hakkında ahkam kesmeye kalkışınca onu sakın dinleme.Sana kalçalarının fazla yağlı,göğüslerinin sarkık,gözlerinin daima uykulu olduğunu,kafanın pek hızlı işlemediğini söylüyorsa,edebiyat zevkini bayağı bulup,lisansüstü çalışmana ya da acemiliklerle dolu ilk şiirlerine,bestelerine bıyık altından gülüyorsa anında bırak onu.Hele hele,bir de tutmuş senin asla mutlu olamayacağını ileri sürüyorsa,haddini bilmez bir alçaktır,burnunun üzerine bir yumruk hak etmiştir.

Şefkat bazen nasıl da en çok gereksinim duyanları paramparça ediyor.

Ne saçma ne umutsuz.Bir boşlukta ne olduğunu bile haturlamadığın bir şeyi aramak.Bütün taşları teker teker kaldırıp altlarına bakarak,bütün kovuklara,deliklere, çukurlara ellerini sokarak ,çılgınca aramak.Oysa her defasında yeniden,yeniden bulduğun umutsuzluk sadece.

19 Temmuz 2009 Pazar

PİNHAN-ELİF ŞAFAK

DOĞAN KİTAP,

NİSAN 2009

230 sayfa
Doğuştan iki başlı,iki ruhlu bir çocuktur Pinhan.Gündüzleri sürekli haylazlık yapar.Durri Baba Tekke'sinin bahçesindeki inanılmaz güzellikteki elmaların peşisıra haylazlık ederken bu tekkede yaşamaya başlar.Pinhan adını verir Durri Baba ona.

Tekkede herkesin bir hikayesi vardır.Pinhan da kendi hikayesini yaşamalıdır.Yollara düşer Şehr-i İstanbul'a gelir.Burada ikibaşlı bir mahalleye düşer yolu.Eski adı Akrep Arif,yeni adıyla Nakş-i Nigar.Mahallede bu ikibaşlılık yüzünden uğursuzluklar yaşanmaktadır ve onların da kurtulmak için ikibaşlı birine yani Pinhan'a ihtiyacı vardır.

İstanbul'un mahalle hikayeleri,efsaneler,aşk ve ilginç karakterle dolu tadına doyulmaz bir roman.1998 yılında Mevlana Büyük Ödülü'nü almış. Bana biraz İhsan Oktay Anar kitaplarını hatırlattı.Kitapta Arapça sözcükler kullanılmış ancak bu romanın akıcılığını yavaşlatmamış aksine zenginleştirmiş.
Son söz İyi ki varsın Elif Şafak.

Pinhan, örtük anlamına geliyormuş.



KİTAPTAN:



Görünenle yetnirsen eğer sadece tırtılı bilirsin.Çirkindir ya tırtıl,gönlünü çelmez.Görünenin ötesine geçmek istersen eğer,aradan örtüyü kaldırıp da gönül gözü ile bakarsan,kelebeği bulursun karşında.Güzeldir ya kelebek gönlün ona akar.Lakin gönül gözünle görürsen eğer,kelebeğe değil tırtıla sevdalanırsın.

Sade tırtıl ile kelebek değil elbet.Sakın ola horgörme,canları horgörme.Bak bu gayb alemine,bir kendini gör.Bak kendine cümle mahlukatın özünü gör.Devri tamam olan gelir,devri tamam olan gider.Gelen gidende saklıdır;giden gelende saklı



Kırılmamak için bükül

Düzolmak için eğril.

Dolmak için boşal,

Parçalan ki yenilen

Az şeye sahip olnlar

Çoğa kavuşabilirler

Çok şeyi olanların zhni karışır

Tao Te Ching 22



Nicedir adını bekler dururdu.Velhasıl adı da onu.İşte bugün kavuştular birbirbirlerine.Adı Pinhan olsun bundan böyle.



İsim dediğin Hz.Adem'den bu yana,kendini taşıyanı kah usul usul yoğurur,kah efsunlu iplerle sıkı sıkı bağlardı.



Bülbüle gülzar, tutiye şeker, sarrafa gevher ne ise dervişe de muhabbet odur.



Ayineye sen nasıl bakarsan,ayine de sana öyle bakar



11 Temmuz 2009 Cumartesi

JOSE SARAMAGO-KÖRLÜK


CAN YAYINLARI,2009
339 SAYFA


Körlüğün salgın hastalık gibi yayıldığı bir kentte yaşayanların hikayesi anlatılıyor kitapta.Önce bir adam yeşil ışığın yanmasını beklerken arabasında,daha sonra muayeneye gittiği göz doktoru ve kentteki herkes kör olur.Devlet kör olanları önce bir akıl hastanesinde karantinaya alır.Bu salgında kör olmayan tek kişi göz doktorunun eşidir.Akıl hastanesinde tam olarak bir düzen kurulamaz ve ahlaki değerler alt üst olur.İnsanlar temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hale gelirler.Her türlü suç,ahlaksızlık normal görülmektedir.Tek kişinin gözlerinin görmesi de bu durumu değiştirmez,aksine gören kişi çok acı çeker.Sonunda bir yangın neticesinde kaldıkları yerden kaçarlar ancak dış dünyada da durum çok farklı değildir.Herkes kör olduğu için çöpler toplanmamıştır,kimse evini bulamamamaktadır,yiyecek ve su kıtlığı vardır. İnsanlar artık hayvanlaşmıştır.Diş doktorunun eşi, bir grup körle birlikte yaşamını devam ettirmek için evine gelir.Ancak koşullar çok zordur.Sonra herkes tekrar görmeye başlar.

Yazar liberal demokrasi'nin eleştirisini büyük bir ustalıkla yapmış bu kitapta.İronilere de çok fazla yer verilmiş.

Nobel Ödüllü yazarın bu olağanüstü kitabını okumanızı kesinlikle tavsiye ediyorum.


KİTAPTAN:

Dünyadan o kadar uzağız ki zaman gelecek artık kim olduğumuzu unutacağız,birbirimizin adını bile söylemek aklımıza gelmeyecek,zaten bu neye yarar ki,adlarımızın bize ne yararı olur ki,köpekler birbirini bizim yaptığımız gibi tanımazlar ya da tanısalar bile kendilerine verilmiş olan adla değil,onun kokusunu öteki köpeklerden ayırt ederek tanırlar,...


Yalnızca vadesi dolan ölür,ölüm bizi bize haber vermeden seçer.


Verilen sözler her zaman tutulmaz,bunu kimi zaman zayıflığımızdan,kimi zaman da bizi aşan,hesaba katmadığımız bir gücün zorlamasıyla yaparız.